Gece Yolculuğu / Dua'sı
Üşüyorum...
Her gece sokaklara düşüyorum...
Onlar hayaller kuruyor, ben anlaşılmaz sözler kuruyorum
ve toprağımdan kaçıp bir bulutta kalıyorum.
Tenim ıslanınca bir rahmetin altında,
dua dua toprağımın bağrına düşüyorum.
Bereket avuçlarımda saklı,
konunca her zerremle ıslanıyor sokaklar ve ihtiyar taşlar.
Bir şehrin yüreğine tane tane iniyorum, şehir ıslanıyor
ve ben gökyüzüne serilip sükûnetle kuruyorum.
Oysa sen, kardeşim;
bu gece ışıklarını söndür dikkatini dağıtmasınlar,
çık dışarı, sokaklara düş tutkularının sırça köşkünden aşağı.
Saçları örülü bir sevgilinin peşine çık yola.
Her gözün ufku, ardındaki ruhu kadar büyüktür.
Her sözün tesiri, taşıdığı yük kadar yüktür.
Her yağmurun rahmeti, toprağının mevsimine yazılı.
Her Ferhat'ın yolu kadar Şirinlerin dağı vardır.
Kuyuları Allah Yusuflar için yarattı.
Yusuf olmanın hikmetini Yakupların gözlerinde arattı.
Bir fidanın kaderi, hem yağmurda hem toprakta.
Uçuşma kardeşim, dur… Uçuşma…
Senin kaderin bu toprakta.
İçinden ruhunu çaldıkları sokakları gör.
Kalbi durmuş bir mahallenin karşısına geç
ve selam ver, kalbi bir daha atsın, cana gelsin.
Gözleri sönmüş bir mahalle bakkalının gözleri ol,
vitrinine kendini koy, Bekle…
gözleri görsün, terk edenler dönsün sana gelsin.
Sonra kılığından utanmayan bir afet göreceksin.
Savunmasız bir meftanın etrafını saran yırtıcılar da seni görecek.
Dönme sırtını…
sen bu yangından kalana selam ver, onun da kalbi bir daha atsın,
yangın yeri sönsün sana gelsin…
Yangından arta kalan taş evlerin, duvarlarına bak.
Ecdadın nasihatleri yazılı
her taşın üzerine ince ince işlenmiş,
üzerini siyahından kül kaplamış.
Taşların sana anlatacakları olacak kardeşim,
dinlemesini bilirsen
ve taşların sana soracakları olacak mecalin kalır da
cevap verebilirsen.
Yürekleri fersiz bir neslin dans edip çağın şaraplarıyla uçuştuğu
cafcaflı mahallelerden ise uzak dur...
Sen "metruk mahallenin" çocuğusun.
Metruk mahallenin sakinleri seni çağırıyor
duymasını bilirse kulakların, duyabilirsen…
Şehirler kur ruhu toprağına kök salan.
Şehirler yık sahte kahramanların tasarladığı,
karartıları süsleyerek avuntu günahlarla yücelmiş olan.
Şehirlerine alemleri davet et efendisinin çağrısıyla.
Şehirlerinde göklere merdiven dikme.
Musa'nın duası ol denizleri yar,
İbrahim'in duası ol ateşlerde yak günahları ama sen şehir ol yanma.
Şehirler sil sokaklarının adı sayısal olan.
Şehirleri yeniden cetvellerle değil gönülden gönüle köprülerle çiz.
Bir kent göreceksin, cenaze töreninde kendi kendini gömen.
Bir kentli göreceksin, yerin üstünde bir bulutun içinde Uyuşuk…
Rahmetin yağmuru değil ölü toprağı başından aşağı yağan.
Rahmetin yağdığı canlar göreceksin, yerin altında bir rüyanın içinde Dipdiri…
toprağı yarıp doğacağı günü bekler gibi...
Karıncayı göreceksin ağzında suyu götüren ve nereye gittiğini bilen.
Eflatun bir çiçeği koklarken
kelebeğin kanatlarındaki aşkı göreceksin.
Şarkıları duyacaksın doğarken kulaklarına okunan ezanlar diye.
Doğum öncesi beklerken, toprağın sabır taşıyla efsunlanışını göreceksin.
Sen Salih ol, bir Cenda'yı yollar elbet Allah karşına.
Katibe kayasından yazın serin kışın sıcak sütü olan kırmızı tüylü,
doğurmak üzere bir deve çıkarsa da Allah,
etrafında bir Cenda kalır putlarını yıkan ve sana dostluk eden.
Sen Salih ol kardeşim, sana Cenda'yı yollar elbet karşına.
Kardeşim artık uçuşma boş yere, düş yola...
Ve yol sana yolculuk, Düşlerin sana yol, yolculuk sana hayr ola...
Oysa ben, kardeşim;
Dua dua gökyüzüne çıkıyorum toprağımın koynundan.
İhtiyar bir taşın ettiği dualar bulutları çiziyor.
Dua oluyorum bulutlara konuyorum.
Rahmet serinletiyor bulutları,
ıslanınca tenim üşüyorum,
bereketi avuçlayarak zerre zerre sokaklara düşüyorum.
Şehir bu yağmurla ıslanıyor, ben sükûnetle serildiğim yerde kuruyorum...
Dr. Muhammed İkbal BAKIRCI