Telefon
WhatsApp

UMUTTAN BİR YOL

UMUTTAN BİR YOL

“Biz sizleri görürüz çünkü sizler karanlık bir ışıkta durmaktasınız, ama sizler bizi göremezsiniz çünkü biz ışıklı bir karanlıktayız. Siz sevindiren gafletlerin, eğleyen uyanıklıkların çocuklarısınız! Siz kalplerinizi boşluğun elleri arasına korsunuz. Çünkü boşluğun parmaklarının dokunuşu yumuşaktır ve sizler cehaletin yanında rahat edersiniz. Siz sevinçlerin çocuklarısınız, sevinçleriniz ne kadar yükselirse yükselsin sonuçta rüzgarların yıktığı dumandan direkler gibidir.” diyor Halil Cibran karanlığın silahşörlerine seslenirken…

Oysa umuttan bir yol var bizim önümüzde. Gayret taşlarıyla döşeli, dua direkleriyle aydınlanan kutsal bir yol… Aydınlık mazinin geleceğe takdim ediliyor olduğu bir mücadele bu… Yıllarca bu milleti hor gören, küçümseyen, basite alan batıya köleliği kanıksamış, kendini bu hizmetkarlıkta vazifelendirmiş kimseler ile bitmek bilmez bir mücadelenin başka bir adı bu. Onlar illüzyonlarla, hileli ışıklarla şanslarını bırakın denesinler. Her denemeleri onları kaybettiriyor. Onlar kendileri ile yüzleşiyor, yüzleştikçe aklın zindanında öfkeleniyorlar. Saldırganlaşıyorlar. Ve saldırganlaştıkça hüsran yangınında kavuruluyorlar…
Millete ait değerleri hiçe sayıp, tüm değer yargıları ile kavgaya girişen zümreler ne gariptir ki hala bu milleti şu halleriyle yönetebileceklerini sanıyorlar. Anlaşılması zor bir paradoksal özgüven içinde, deve kuşu misali başlarını toprağa gömüp hakikatlerini göremeyen hiç bir iktidar müteşebbisi muvaffak olamamıştır, onlar da olamayacaklar. Bununla beraber unutmayalım ki kuyular Yusuflar için yaratıldı. Yusuf olmanın hikmeti Yakupların gözlerinde aratıldı. Hakkı ve adaleti savunan, ecdadın mirasından haberdar, zenginliğimizi bilen, cihana şifa olmayı gaye edinmişlerin yaşadığı zorluklar, acılar adeta muştu öncesi sabrın ve samimiyetin sınanması gibi Yusuf olup kuyularda beklemesi gibiydi. Menderes dönemiyle başlayan baskı ve zorbalıklar 28 Şubat darbesiyle devam etmişti. Son olarak yapılan darbe girişimleri paralel çeteler vb. karanlık mihraklar nefes almadan tüm güçleriyle şanslarını denemekteler. Onlar şanslarını denesin, göreceğiz ki başarısız olacaklar. Ve artık başarısızlıklarını kanıksayacakları günler de gelecek. Artık boşa hevesler dizisinde yerlerini alacaklar. Artık bu milletin ne söylediğini dinleyip öyle söze girmeleri gerekecek. Bu samimi, gönül insanlarından oluşan, salih milletle oyun olmayacağını her bir kir dünyasının bekçisi bilecek…

Bugün sokaklar şu sözleri mırıldanıyor. Kulak verince şunları duyabiliyorum. ‘’Siyaset yapıyorsan, dürüst ol. Çok çalış. Millete hizmet et. Bugün tuzakların, şantajın değil, gayretin, samimiyetin ve millete hizmetkar olmanın çağını yaşıyoruz. Biz bu çağdayız. Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?’’
İşte böylesine bir çağ dışılıkla politik arenada sahtekarlıklarla, küçük hesaplarla yer almaya yeltenenlerin, yerini korumayı hedefleyen küçük ölçekli siyaset adamlarının çağı kapanmıştır. Tüm bu geri kafalılık defnedilmiş, cenaze törenleri bile yapılmış, bitmiştir. Toprakları bol olsun.

Medeniyet algısı güçlü, gönül evreninde zamanı ve mekanı kendine emanet edinmiş, sinir uçları değer yargılarına karşı oldukça hassas, adeta mücevherat olan insanlarımız sıranın kendilerine geldiğini çok iyi biliyor.
Ben bu cümleleri kurarken, başka kalemlerle beraber ümitsiz bir iniltinin içinden kaçıp, zurvan bir bestenin içinde zinderud bir tınıda yer bularak harfler ve sözcüklerle şekilleniyoruz. Yıldızların nezaketi ile şehrin ışıklandırıldığı karanlık bir gecede gökyüzünün mavisini düşlüyoruz, unutamıyoruz. Bizim yoğrulduğumuz medeniyet şarkılarında gecenin karanlığı asla siyaha esir düşürmez bizi. Gayret, sebat, sükut en güzelinden miras kalır bize. Fakirliğin ziynetini sabır, zenginliğin ziynetini ise şükür bilir; Hz. Ali oluruz. Bir ağırlığı ortadan kaldırırız kendimizden vererek, bir Bilal daha doğar; Hz. Ebubekir oluruz. Görmeyiz edebimizden kendimize bile bakmayarak; Hz. Osman oluruz. Bir ölçüye hakkıyla uyarız, bir izi takip ederiz, bir izden yürür; Hz. Ömer oluruz. Bizim varlığımız öyle bir medeniyetle yoğrulmuştur ki gecelerimiz örtüdür, karanlık değil. Geceler, yolculukların vaktidir bizde.

Rabbim gecemizi gündüze, günümüzü aydınlığa ulaştırsın…

“kaç kez, toprağa uzanıp karlara bürünerek; yitirdiğimiz bir dosta, kaybettiğimiz bir nimete ağlayarak geceleri uykusuz kaldık. Kaç kez gitmekte olan gündüzle gelmekte olan akşam arasında; solan gençlik için yas tutarak, tanımadığımız birini, cahili olduğumuz sebepleri özleyerek, boş karanlık uzaya gözlerimizi dikip sessizlik ve yokluğun iniltisine kulak vererek durduk”

Bana Yazın

0 (533) 018 25 28
Bana Yazın

Randevu Hakkında Kısa Bilgilendirme